Daha önce yedi roman yazan, Türk Edebiyatı’nın en kısa sürede en çok satan kitabı “Aşk” ile adını dünya çapında duyuran ve her kitapta yeni bir dünyayı keşfetmeyi amaç edindiğini söyleyen Elif Şafak, ülkemizin en çok okunan ve dolayısıyla en çok tartışılan isimlerinden biri. Nuri Bilgin ile Şafak Akayman’ın kızları olarak (Bilgin o sırada felsefe doktorasını yaptığı için) 25 Ekim 1971 tarihinde Fransa, Strasbourg’da dünyaya gelen Elif Şafak, kısa bir süre sonra anne ve babasının ayrılma kararı alması ile annesinde kalmaya başladı. Hala Ege Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı olan Bilgin’in İzmir’e dönmesi yüzünden uzunca bir süre babasını görmeyen Elif, Bilgin’den sekizinci yaş gününde gönderdiği tebrik kartına dek haber alamadı. Diplomat olan annesi Şafak ile yaşayan Elif, ilkokula İspanya, Madrid’de başladı; Amman’da devam etti. Bu okulda okuyan tek Türk olan Elif, ilk zamanlarda oldukça zorluk çekti. Daha sonradan anlattığına göre Şafak, okuldaki en iyi arkadaşı Hint Kiran’mış ve Mehmet Ali Ağca’nın Papa’ya suikast düzenlediğinin ertesi günü okula gitmekten çekinmiş.

“…Mesela 17. Yüzyıl’da bir Ermeni hamalının gözünden ya da haremdeki bir cariyenin gözünden nasıldı Osmanlı? Böyle küçük sorular sorunca anlıyoruz ki, gerçeklik, sandığımızdan daha karışık; attığımız her bir adım, bir başkasının hayatını etkileyecek…”
Daha sonra Türkiye’ye dönen Elif, Ankara Atatürk Anadolu Lisesi’nde eğitim gördü. Bir süre babaannesinin İzmir’deki evinde kalan genç yazar, hiçbir zaman özgür hissetmediği bu eve karşın tasavvuf aşığı bir kadın olan anneannesinin evinde kendini olduğundan başka biri gibi hisseder. Anneannesinin dindarlığından etkilenen Elif, o güne dek öğrendiklerinin yanlış olduklarını; Allah’ın korkulacak bir varlık değil, sevgiyle, iç temizliğiyle ulaşılabilecek bir arkadaş olduğunu keşfeder. “İstanbul’u hep özlüyorum. Çünkü hep kıyısında durdum; ne içinde ne dışında oldum, ne İstanbullu ne de İstanbul’a yabancı.”
Üniversite çağına gelince Elif Şafak, tek tercihi olan Ankara, ODTÜ; Uluslararası İlişkiler Bölümü’ne girer. Mevlana Celaddiin-i Rumi ile yakından ilgili olan genç yazar, yüksek lisansını Kadın Çalışmaları Bölümü’nde tamamladı. Bitirme tezi olarak “Bektaşi ve Mevlevi Düşüncesinde Döngüsel Evrem ve Kadınsılık Arayışı” konusunu inceleyen Şafak, doktorasını Siyasal Bilimler Bölümü’nde yaptı. Doktora tezi olarak “Türk Modernleşmesinin Kadın Prototipleri ve Marjinaliteye Tahammül Sınırları”nı inceleyen yazar, Türk Sosyal Bilimler Derneği’nden ödül aldı. “Roman, düzen, tertip ister. En önemlisi de yarının, bugünden iyi olacağına dair umut, güvenç ister. Ben ne düzenliyim, ne tertipli; güvence veremem. Ben ne isem, roman onun aksi. Siyah ile beyazın birbirini tamamlaması gibi, roman da benim zıttım.”
Sene 1994 olduğunda Elif Şafak, ilk öykü kitabı “Kem Gözlere Anadolu”yu yayınladı. Şafak’ın ‘en az sevdiğim kitabım’ dediği bu kitap, mitolojiden, tarihten, dinden bahsetmektedir ve Şafak tarafından annesine adanmıştır. Evrensel Kültür Kitaplığı tarafından basılan 96 sayfalık kitap, on beş öyküden oluşmaktadır. “İlk kitabım Kem Gözlere Anadolu’yu sevmem, sahiplenmem. Çünkü bu eser olmamış bir meyve gibi; benim miladım Pinhan’dır.”

1997 senesinde İletişim Yayınları’ndan “Pinhan” adlı ilk romanını çıkaran Elif, sekizinci baskısında Metis Yayınları’na geçen (2006) bu eser ile Mevlana Büyük Ödülü’ne layık görüldü. Pinhan ile Türkiye’de edebiyat okurları tarafından sahiplenilen Elif Şafak, 1999 senesinde “Şehrin Aynaları”nı yayınladı. Yine İletişim Yayınları tarafından basılan bu kitap, okuyucuları gizemli havasıyla Şafak’ın özgün kalemine hayran bıraktı. “Mistik yazar, gizemli yazar, aykırı yazar, kadın yazar… Bu terimlerin hiçbir önemi yok, bir tek şey var, o da ‘yazar’.”
2000 senesinde Metis Yayınları’ndan ‘görmeye ve görülmeye dair bir roman’ ibaresiyle yayınladığı “Mahrem” ile oldukça ses getiren Şafak, Türkiye Yazarlar Birliği’nden ödül aldı.

Soyadı olarak hayatta en çok sevdiği insan olan annesinin adını alan, makyaj yapmayıp, senelerce saçlarını kendi kesen Elif Şafak, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde verdiği Türkiye’de Kültürel Kimlikler, Kadın ve Edebiyat dersinden sonra aldığı bursla Amerika’daki bazı üniversitelerde ders verdi. O zamanlarda hissettiği duyguları, olduğu kişiyi “Araf” adlı romanında anlatan Elif, evlendiğinde ‘olgunlaşmaya başladığını’ ifade ediyor. 2002 senesinde bir apartmanda geçen “Bit Palas” adlı romanını yayınlayan Elif, pek fark edilmese de tasavvufla yoğurulmuş bu eserin, en önemli kitaplarından biri olduğuna inanıyor. Bu eserle ilgili çok önemli bir ayrıntıyı da atlamamak gerek; Elif Şafak, İngilizce olarak yazdığı Bit Palas’ın Türkçe’sini daha sonra yazmıştır.

“İyi bir romancı olmak için iyi bir gözlemci olmak gerekir. Yazar, kendini gözlemleyebilmeli; ameliyat masasına yatmış gibi lime lime her bir parçasının içine bakmalı, tanımalı…”
Milliyet Sanat, Radikal, Zaman Pazar, Zaman Yorum, Zaman Turkuaz, Zaman Kültür-Sanat, Tempo Dergisi, Turkish Daily News, Cosmopolitan Dergisi gibi yayınlarda köşe yazarlığı yapan Şafak, 2004 senesinde “Araf”ı yayınlayan yazar, yine İngilizce olarak yazdığı bu eserdeki Zarpandit karakteri ile özellikle genç insanların beğenisini topladı. Sene 2004 olduğunda Elif, Metis Yayınları’nın yarattığı bir proje olan Beşpeşe’ye katıldı. Murathan Mungan, Faruk Ulay, Celil Oker ve Pınar Kür’ün tamamladığı bu beşli, ortak bir roman yaratmaya çalıştıkları Beşpeşe adlı eserde birbirlerinin yazdıklarının devamını getirdiler. O sene Michigan Üniversitesi’nde yardımcı doçent olan Elif, Arizona Üniversitesi’nde Yakın Doğu Araştırmaları Bölümü’nde de yardımcı doçentlik yapmaya başladı.

2005 senesinde yazdığı köşe yazılarından derleme olan “Med-Cezir” adlı kitabını yayınlayan yazar, o zamanlar Referans Gazetesi’nde genel yayın yönetmenliği yapan (daha sonra Zaman’a geçti, şimdi ise Radikal’de) Eyüp Can Sağlık ile Berlin’de dünyaevine girdi. Gerek yazılarında, gerekse röportajlarında evliliğe inanmadığını belirten Şafak’ın evlenmesine şaşıran okuyuculara genç yazarın cevabı ‘aşk’ oldu. “Eyüp Can ile gel-gitli bir ilişkimiz vardı. Tanıştıktan sonra uzun bir süre görüşmedik. Sonra bir gün Kapalıçarşı’da otururken evlilikten konuşmaya başladık. Bana ‘sen evliliğe karşı değil misin?’ diye sordu, ben de ‘karşıyım, ama seninle evlenmeye karşı değilim’ diye cevap verdim ve evlendik.”
2006 senesinde Elif, Türkiye’de olay yaratan kitabını, “Baba ve Piç”ini yayınladı. Romanda geçen ‘kasap Türkler’ tamlaması yüzünden Türklüğe hakaret gerekçesiyle 301 yasası ile dava edilen Elif Şafak, ilk duruşmada beraat etti. İlk kızı Şehrazat Zelda’ya hamile olduğu için duruşmaya katılamayan Şafak, doğum yaptığının ertesi günü beraat haberini TV’den öğrendi.

“…Televizyonda fotoğrafımı yakan bir kadın gördüm, acaba kitaplarımı okumuş mudur, diye merak ettim.” 2006 senesinde Metis Yayınları’ndan ayrılıp Doğan Yayınları ile anlaşan Elif, 2007 senesinde otobiyografik eseri “Siyah Süt”, yayınladı. Hamilelik dönemi sıkıntılarını anlattığı bu kitap, ‘baby blues’, yani ‘doğum sonrası depresyon’ yaşayan kadınlara destek olacak nitelikte bir eserdir.

Müzisyen Teoman için “Uçurtmalar” adında bir şarkı yazan Şafak, 2008 senesinde ikinci çocuğu Emir Zahir’i dünyaya getirdi.
Baba tarafından iki üvey kardeşi olan yazar, biriyle doçentlik yaptığı üniversitede tanışırken, diğeriyle imza gününde karşılaştı.

“Çocukluğum farklı ülkeler, farklı şehirlerde geçtiği için bana bir tek ‘daimi göçebelik duygusu’ kaldı.”
Sene 2009 olduğunda Şafak, Türk Edebiyatı’nın en çok okunan kitaplarından birine imza attı; “Aşk”. Mevlana ile Tebrizli Şems’in gerçek hikayesinden kurgulanarak yazılan bu kitap, edebiyatımızın en kısa sürede en çok satan kitabı oldu. Aşk ile ilgili bir başka detay da, kapak rengidir. Pembe kapakla çıkan Aşk, ‘erkeklerin pembe kapak taşımakta çekindikleri’ gerekçesiyle gri kapakla basıldı. Bu durum, bir kısım tarafından ‘ticari kaygı’ olarak değerlendirildi.

2010 senesinde köşe yazılarından derlenen 150 sayfalık “Kağıt Helva”yı yayınlayan Şafak, Aşk’ın gri kapakla basılmasının ticaret olduğuna inanan okurlarının restine şahit oldu. Zira kısa bir süre sonra kitaplarından alınan paragraflardan oluşan “Firarperest” yayınlandı. Yakın geçmişte marka ödülü alan Şafak’ı Mahrem, Bit Palas, Pinhan ile tanıyan okuyuculara hak vermek gerek; yazarın son zamanlarda izlediği yol, sürekli The Beatles best of’u (en iyi parçaların toplandığı albüm) çıkaran müzik şirketlerinin gittiği yola çıkıyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz